Amerika’nın Önünde Tehlikeli Buzul Gölü Taşkınları Var
Amerika Birleşik Devletleri, yıkıcı ani sel felaketleri ile dolu bir yaz mevsimine karşı mücadele ederken, bilim insanları daha büyük bir tehlikenin yaklaştığını söylüyor: Amerikan topluluklarını haritadan silebilecek büyüklükteki “buzul gölü taşkınları”.
Bilim insanlarına göre, bu “taşkın patlamaları” tarihin en güçlü 90 nükleer bombasından daha büyük yıkımlara sebep olabilir.
Buzul Gölü Taşkınlarında Sessiz Tehlike
Buzul Gölü Taşkınları yeni bir fenomen değil ancak iklim değişikliği ile birlikte hem sıklığı hem de ölçeği hızla artıyor. Milyonlarca insan bu tehdit altında yaşamaktadır.
Bu olay, uzaktaki bir buzul gölünün sessizce büyümesi ile başlamıştır. Eriyen buzun yıllar içinde dolması sonucu göl, sonunda fazla suyu tutamaz hale gelmiştir.
Devasa Enerji Ortaya Çıktı
Bir dağın arkasında biriken büyük baskı, sonunda bir patlamaya yol açmıştır. 18 metreye kadar ulaşan dev su duvarı, vadiden aşağı doğru hareket ederek karşısına çıkan her şeyi yok etmiştir.
Toplamda 400’ten fazla taşkın yaşanmıştır ve her biri yaklaşık 4 bin 500 megaton TNT gücünde enerji açığa çıkarmıştır. Bu da Sovyetler’in denediği en büyük nükleer bomba olan Tsar Bomba’nın yaklaşık 100 katıdır.
Kanyonlar Oluştu
Yaklaşık 105 kilometre hızla akan su, otomobil büyüklüğündeki kayaları taşıyarak manzarayı tamamen değiştirmiştir. Bugün hala görülebilen dev kanyonlar bu olayın izleridir.
Alaska’daki “Suicide Basin” adlı göl, iki yıl üst üste taşkın yaşamıştır. Her birinde 55 milyon metreküp (yaklaşık 14,6 milyar galon) su boşalmıştır – bu da 22 bin olimpik yüzme havuzuna eşdeğerdir.
Bu gölde 2011’den beri küçük taşkınlar yaşanıyordu, ancak son yıllardaki hızlı artış araştırmacıları endişelendirmiştir.
Tahmin Edilmesi Güç
Bilim insanlarına göre bu taşkınlar genellikle tahmin edilemez ve dünya çapında büyük can ve mal kaybına yol açabilir.
Birleşmiş Milletler’in 2023 raporuna göre, dünya genelinde 15 milyondan fazla insan buzul gölü taşkını riski altındaki bölgelerde yaşamaktadır.
ABD’de uzmanlar, riskli bölgelerin belirlenmesi, erken uyarı sistemlerine yatırım yapılması ve halkın bilinçlendirilmesi için acil adımlar atılması gerektiğini vurgulamaktadır.